8/13/2021

Neden Covit Aşısı Olmamalıyız?

Wuhan'da korkunç görüntülerle başladı bu covit laneti.. Bu salgın -güya yarasalardan bulaşmıştı- ve bulaştığı kişiye korkunç bir ölüm getiriyordu. Öyle ki yere kanlar içinde yığılan insanların görüntüleri kısa sürede dünyada müthiş bir korku yarattı. Her geçen gün başka yeni bir ülke de görülüyor ve binlerce insanın ölümüne neden oluyordu. Benim özel hayatımda ayrıca korkunç bir dönem olduğundan 11 mart itibari ile ülkemizde de korkunç haberler almaya başladık. Öyle lanet bir hastalıktı ki herşeyden bulaşıyordu. hasta olan kişi markete mi gitti? Aman Tanrım! eve gelip herşeyi çamaşır suyuyla yıkıyorduk. Sonra aslında öyle bulaşmıyor dediler. Arabada ailemizle bile maske takmak zorundaydık yoksa ceza yiyorduk. Sonra,aslında böyle de bulaşmıyor dediler... Neyse süreci hepimiz biliyoruz. Şaibeli PCR testleri,neden öldüğü tam olarak bilinmeyen binlerce insan...Ardından asıl konumuz olan aşı.. İspanyol gribi ve türevleri sürü bağışıklığı ile bitmişken aslında ölü sayısının ne olduğu tam bilinmeyen Covit için bu aşı ısrarını bir kesim asla anlayamadı. Çok fazla spekülatif haberin olması aşı taraftarlarının aşı karşıtlarıyla neredeyse faşizme varan boyutta alaylarına ve aşağılamalarına neden oldu.. Bende açıkçası aşıya temkinli yaklaşanlardanım kafamda binlerce soru işaretiyle birşeyler bulmaya çalıştım. bu sırada karşıma çıkan bir son söz, araştırmalarımda beni bambaşka bir noktaya getirdi. "Yarasanın menisi, bekar erkeğin menisi gibidir." Muhyiddîn İbni Arabiye idam kararı verdiler. En son asacaklar. Bütün âlimler yani tasavvuf, fıkıh âlimleri geldiler: Asılmadan (idam edilmeden) evvel son sözü kendine verirler, kendi son sözünü söyler. Ondan sonra asarlar. Şeyh Muhyiddîn İbni Arabî Kaddesallahü Sirruhu Hazretleri büyük zât. Bunun sözü de çok büyük olur. Son sözünü yazıp, kitaplara alalım, diye geldiler. Kendisine: – "Son vasiyetini, son sözünü söyle," dediler. Şeyh Muhyiddîn İbni Arabî Kaddesallahü Sirruhu Hazretleri: – "Meniyyün ricalün kemeniyyül vat vat," buyurdu. Türkçesi: – "Yarasanın menisi, bekar erkeğin menisi gibidir." Âlimler: – "Bu vasiyet edecekti, kafayı oynattı ne dediğini bilmiyor," diye hiç bir şey yazmayıp geri durdular. Tasavvuf âlimlerinden kendînin hâlını bilenlerden bir kaçı, "Şeyh Muhyiddîn İbni Arabî Kaddesallahü Sirruhu Hazretleri'nin vasiyeti en son sözü," diye yazdılar. Kitaplarına koydular. Şeyh Muhyiddîn İbni Arabî asılma ile vefat etti. Tüm kaynaklar bu sözün kerametini 300 yıl sonra olan bir olay ile bağdaştırıyor. Ve bu sözün kerametini bekar kızın yatağındaki meniye bağlıyor. Ama ben bu kadar basit olduğunu düşünmüyorum. Oldukça önemli bir din adamı ve kahin olduğunu biliyoruz.Mutlaka burada önemli birşey demek istedi ama ne? Yazılarımı okuyanlar bilecek Crispr teknolojisi her ne kadar duyulmasa da dünyayı hızla değiştirmeye devam ediyor. Dna değişimi,süper insan olma,süper insanı yaratma düşüncesi çılgınca! Ama kim Tanrı olmak istemez ki? Gelelim sadede...Neden Covit oluyoruz ve neden aşı olmamalıyız? Arkadaşlar Covit evet var,evet öldürüyor ama her bulaştığını değil! Herkese bulaşabiliyor mu? Emin değiliz.. Kaç kişi bu sebeple öldü? Asla bilmiyoruz. Şaibelerle dolu bir hastalıkta bize şaibelerle dolu bir aşı yapılmak isteniyor üstelik ısrarla, üstelik saldırarak, faşistçe..neden? Her felakette size çay fırlatanlar sözkonusu aşı olunca neden bu kadar hassas? milyonlarca soru sorabilirim ama benim bulduğum sonuç anlamam için yeterli oldu. pandemi bitmiyor ve bitmeyecek çünkü bitmesi istenmiyor..Aslında sürü bağışıklığı ile son bulacak bir hastalığı mrna aşıları ile mutasyona uğrayan ve her seferinde daha tehlikeli olan farklı bir varyasyona çeviriyorlar. Yani siz insanları koruduğunuzu düşünürken hiç bitmeyecek bir döngü yaratıyorsunuz ve hatta belki hiç size bulaşmayacak bir hastalığa bu sayede hafifte olsa yakalanıyor etrafınıza yayıyor ama ölmüyorsunuz. Peki neden?Neden bunu yapıyorlar. Bunun için biraz bilim,biraz mitoloji,ezoterizm ve inanç gerekiyor. Bir insanın Dna sını değiştiremezsiniz.Etik kurulunda hapis cezasına kadar varan ciddi cezalar var. Ama bunu insanlara mecbur bıraakabilirsiniz. Çünkü bu hastalık sadece bir şekilde son bulacak; "yarasa menisi bekar erkek menisi gibidir" 1421 canlı yarasa türünün her birinin genomlarını sıralamaya adamış küresel bir bilim adamları konsorsiyumu olan Bat1K (Bat1K.com), bugüne kadar yayınlanan herhangi bir yarasa genomundan on kat daha eksiksiz olan altı yüksek doğruluklu yarasa genomu üretti ve analiz etti. yarasaların benzersiz özelliklerini ortaya çıkarmak için. "Bu enfes yarasa genomları göz önüne alındığında, artık yarasaların virüslere nasıl tahammül ettiğini, yaşlanmayı nasıl yavaşlattığını ve uçuş ve ekolokasyonu nasıl geliştirdiğini daha iyi anlayabiliriz. Bu genomlar, yarasalarda evrimleşen ve sonuçta insan yaşlanmasını ve hastalıklarını hafifletmek için kullanılabilecek genetik çözümleri tanımlamak için gereken araçlardır”, Emma Teeling, University College Dublin, Bat1K Kurucu Ortağı ve Kıdemli Yazar. İşte yarasa da bulunan bu genler artık sizde olacak ve asla Covit olmayacaksınız! Aşılarda olduğu gibi koşa koşa yapacaksınız bunu yeni doğan bebeklerinize hatta embriyoya...Muhiyiddin İbnül Arabi son sözünde modern insanın nasıl son bulacağını söylüyordu... Ama insan aklı ve bilim hala dna konusında zavallı.. en ufak bir değişimin başka başka nelere sebep olduğunu bilmekten acizler bu aşılarda sanırım öğrenmelerine de yardımcı olacak.Neyse konu derin benim anlatacak sabrım ancak bu kadar. Yeni dünya düzeninde homo saphiens saphiens in sonu geldi.. Ya pandemi ya deprem ile ya delirerek ya savaşarak ama bir şekilde yok olacağız.Artık bize yer yok ama planın üzerinde bir plan daha elbette vardır. Uyanın! Uyanırsak değişecek birşeyler...

5/13/2021

Crıspr cas9 ve Covit19

2012 den devam edelim..Hani mayaların türümüzün sonunun geleceğini söylediği tarih.. Ve kehanetlerinin tuttuğu... Geçen sene Nobel alan iki inanılmaz kadın var ve onlar 2012 yılında yaptıkları çalışmayla bu ödüle hak kazandılar. Peki neydi bu buluş? CRISPR cas9 tabi ki! Bir DNA sarmalı düşünelim. DNA’nın modifiye edilmesini istenen bölgesi rehber RNA dediğimiz parça ile Cas9’a gösterilir ve Cas9 proteini bu parçayı bir makas gibi keser. Kesilen parça ile rehber RNA eş olarak Cas9’un onları kesmesi ile beraber ortamdan uzaklaşır. DNA’da kesilen parçanın yerine hedeflenen DNA parçası konulabilecektir.Bu yöntem genetik mühendisliğinin diğer çalışmalarına göre hem ucuz hem daha pratiktir, çünkü hücre içinden DNA’yı çıkarmadan üzerinde değişim yapılabilmektedir aynı zamanda DNA zarar gördüğü zaman onarım için kullanılan yöntemlerden biridir. Yani basitçe artık Dna üzerinde istediğimiz değişikliği yapabilir,İstediğimiz özelliklerde süper insanı yaratabiliriz.Peki bu uygulandı mı? Tabi ki...Aralık 2018’de de Çinli bilim insanı He Jiankui, doğmadan önce iki embriyonun DNA’sını değiştirmek için CRISPR-Cas9’u başarı ile kullanmıştı. Bunun sonucunda başı belaya girdi o ayrı bir konu...Bu bildiğimiz bilmediğimiz yüzlerce olduğunu düşünüyorum. Artık insan Tanrının rolünü oynuyor.Peki süper insanın yaratılması için bizim yani ilkel insanın ne olması lazım? E haliyle yok olması.. Covit-19 da işte bu noktada devreye giriyor. Kocaman bir yalan ve algı çalışmasıyla bizleri fişliyor,yok ediyorlar.. Türümüzün sonu geliyor.. Bu noktada işte büyük resmi görmek budur!oynanan koca oyun sizi korkutmasın! Ben daha güzel günler geleceğine inananlardanım.Çünkü evrim daima ileriye ve mutlak iyiye gider..

5/10/2021

Adem ve Havva Kimdi?

Öylece duruyorum... O kadar uzun zamandır başka insanlarla iletişimim yok ki birileriyle konuşabilir miyim diye endişe ediyorum. Öyle uzun zamandır düşünüyor ve kendimle konuşuyorum ki kafamda hayata dair binlerce tez ve düşünce birikiyor. 2012 yılı bazıları için dünyanın sonu diye düşünülür iken benim için bir milattı hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordum. Sisteme,sistemin yetiştirdiği bireye,ataerkil düzene, cahilliğe olan nefretim herşeyden el etek çekmeme neden oldu. Neden çalışayım? Neden birilerne para kazandırayım? Neden buradayız? Amacımız ne? Tüm bunlar İstanbulu terk etmemle sonuçlandı. Her ne kadar uyum sağlayamasam da, bu küçük şehirde çok daha güvende hissesiyorum kendimi. İlk amacım, toprak alıp sistemin dışına çıkabileceğim bir alan yaratmaktı ki o hayale de oldukça yakınım. Ama eylem arzum ve hareket kabiliyetim gün geçtikçe azalıyor. Birşeyler bekle derken ve ben beklerken ve daha ne kadar bekleyeceğimi bilmezken hızla yaşlanıyor, hareket kabiliyetimi de kaybediyorum. Toprağa dönmek için fazla sabırsızım. Çünkü, sanırım, bu hayatımda ki insanlığa faydalı tek şey olacak.Neden buradayım? tüm bu düşünceler beni ilk atalarıma kadar götürdü. Adem babam ve Havva anam... Kimdi onlar? Son araştırmalar homo saphiens in 400000 yıl öncesine kadar izlerini buldu. Afrikanın çeşitli noktalarında ortaya çıkan türümüz çeşitli coğrafi sebeplerle göç etmiş ve orta doğuda bilin bakalım kimle karşılaşmış? Neandertaller...onlarda Avrupadan güneye göç ediyorlarmış. Bu iki tür arasındaki bağlar öyle güçlenmiş ki melezlenme gerçekleşmiş. İlk örneğini de İsrailde görüyoruz. Şimdi diyeceksiniz ki Melo Adem ve Havvadan buraya nasıl geldin? Ben bu iki farklı türün semavi dinlerde ve mitolojilerde Adem ve havva(ya da başka ne isim verildiyse) olarak temsil edildiğini düşünüyorum. Yani siyah ırk( homo saphiens)Adem ise beyaz ırk( Neandertaller)Havva idi..İnsan ırkı binlerce yıldır bu dünya da ve asla bir aptal değildi! Günümüz insanından çok daha fazla doğa ve astroloji bilgisine sahipti. Sümerlerden itibaren gelen bilgiler birbiriyle öyle benzerdir ki kimi zaman aynı ağızdan yazıldığını düşünebilirsiniz. Havva Ademin kaburga kemiğinden yaratılmıştı. Burada ise çok ciddi bir genetik bilginin izlerini görüyoruz.. Melezlenme ile oluşan yeni tür bu şekilde ifade edilmektedir..Kaburga kemiği ve dna arasındaki ilişkiyi araştırabilirsiniz herşeyi benden beklemeyin. Evet homo saphiens ve Neandertaller karşılaştılar tamamen çıplaktılar ve büyük olasılıkla ilk önce korkup sonra kaynaştılar ve bereketli topraklarda yaşamaya başladılar..Burası Eden yani cennetti... peki bu elma olayı ne? Elmanında temsil ettiği bir şey var tabi ki;mülkiyet... Bu mutlu mesut yaşam işte o yenmemesi gereken ağacın meyvesini yemekle bozuldu. Ben bunu türlerden birinin diğerlerinin alanına yaptığı bir taciz ve müdahale olarak düşünüyorum. Bu müdahale büyük olasılıkla bir çatışmaya ve çatışma işgalcilerin sürgün edilmesiyle yani cennetten kovulmasıyla sonuçlandı.. Ve tabi artık giyinmeleri gerekiyordu. "ayıp" "utanma" duyguları yine sahiplik ve mülkiyet ile bağlantılıdır. - bu kadın benim,ona bakamazsın.. Giyindiler.. Dünyanın farklı yerlerine yayıldılar..Mitoloji ve dinleri takip edersek bir çok pencere açılıyor ama sadece okumak yetmiyor.. o yüzden bir deist olarak şunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim "Oku" Onlar bizim atalarımızın sözleri ve bize anlatmak istedikleri şeyler var...

9/05/2014

İLK AŞK NEDEN UNUTULMAZ?

İlktir neticede.. İlk heyecan,ilk acı,ilk kavuşamayış,ilk özlem,ilk dokunuş tüm bunları en üst noktada yaşayıp unutmayı mı bekliyoruz? İlk aşk bir yandan da şablon oluverir sonra gelen herkes o şablona oturtuluverir.E haliyle bir türlü uymaz kimi taşar, kimi görüntüyü bozar, kimi çıkıntı yapar olmaz yani neticede..Hep bir bu da olmadı ya duygusuyla ilk aşkın özlemine düşersin... Aradan yıllar geçer karşına çıkar herşeyi yıkar yine ona dönersin.. İlktir neticede hep son olmasını arzu edersin...

6/25/2013

Ben,benden gitmeye kalkmasaydım bu yazı hiç olmayacaktı belki...

Doğduğum günden beri görmediğim bir zulüme açtım gözlerimi.
Sadece sevgi ve barış için yola çıkan insanların öldürülmesine,kör olmasına,zehirlenmesine,sakat kalmasına şahit oluyorum.
Ve tüm bunlar olurken medya suskun,iktidar yalancı,bir grup insansa aciz birer mahluk oluveriyor.
Bir camide can çekişen insanlar, grup seks yaptı diyorlar....
Düşünüyorum,bunu söyleyen adamların aynıları alevilere "mum söndü" kavramını yapıştırmaya çalışanlar..
Bu nasıl bir sapıklık,nasıl bir fantezi dünyası anlamak mümkün değil..
Herşey bir tarafa doğru olduğunu var sayalım...
Sevişmekten korkan bu adamların, bir insanı öldürürken kılları kıpırdamıyor...
Düşünüyorum,bunu yapan adamların aynıları Menemende Kubilay'ı katledenler....
Elinde çiçekle,
kitapla
Dilinde barış şarkılarıyla gelenlere...
Copla,gazla,silahla saldırıp
Oradaki kuşa,kediye,ağaca acımayanlar...
Ve bunu yapan adamların aynıları ağaçtan yapılan para için, ormanları katledenler...

Sonra nefes alıyorum..
Ve soruyorum;
Nasıl bu kadar kötü olabiliyorsunuz?
Neden affedemiyor,neden sevemiyorsunuz?

İnsanlar korkutuyor beni...
Bunca kötülük bana fazla gidiyor..
Ben benden gidiyor ama çocuklar için yaşamaya devam ediyorum...
Çünkü hala umudum var..
Çünkü çocuklar var içine sevgi ekebileceğim..
Çocuklarım var,şükür...

6/07/2013

SUSTUM,TAŞTIM,YAZDIM

Sanırım konuşmaya ihtiyacım var.
Bu sebepten yazıyorum durmamacasına...
Konuşmak,
Dinden,dilden,arkeolojiden,edebiyattan,müzikten,aşktan konuşmak...
Aynı düşünceye sahip olmadan,
Ara sıra laf keserek,
Bazen gülüp,bazen ağlayarak
Sadece uzun uzun konuşmak...
Sanırım en çok ihtiyacımız olan bu..en azından benim için.
Anlaşılmadıkça,konuşamadıkça;
Yazıyoruz,çalıyoruz,çiziyoruz...
Salvador Dali ,kadınını,kardeşini kelebekle ,babasını kayayla betimlerken,
Chaplin, tüm ideolojisini bir karaktere yüklerken,
Mozart, Barok tarzında yeni bir müzik stili ve dili yaratırken,
Yani herbiri sınırsızca üretirken,
Konuşmaya,anlatmaya,paylaşmaya çok ihtiyaç duymuyorlardı, zannımca.
Sanırım susmanın çok şey anlattığını söyleyenler yanılmıyor...
Susan herkişi için sanat olmazsa olmazdır..
Sustukça taşıyoruz
Taştıkça yazıyoruz
Olay bu,bukadar...

GEZİ PARKI ÇOCUKLARI...VE BABALARI

Olaylarda, polisin anlamsız şiddetine, gazına, copuna karşı çatışanlar ön planda. Çatışmalara bakıp marjinaller, aşırı uçlar, diye yaftalamak en kolayı. Halbuki o sis bulutunun ardında Gezi Parkı’nda sabahları ‘pilates eylemi’ yapan genç-yaşlı kadınlar, siyasi tercihini ‘Çare Drogba’ diye duvarlara yazan gençler, pankartlara ‘Bizim gibi üç çocuk ister misin?’ yazabilen keskin bir mizah var. Siyaseti krize sokacak asıl şey de bu.
Zannımca buradan çıkan ilk sonuç Türkiye’deki klasik paternalizm anlayışının bu eylemlerle birlikte yerle bir olması. Kabaca ‘devlet baba’ anlayışı olarak tanımlanan paternalizm bireye karşı her zaman devleti koruyan Türkiye’deki klasik algı biçimini yansıtır… Bugün sokaklara dökülenler artık ‘babalık’ makamının tasfiyesini arzulamakta. Gelenekçi babalarına karşı birey olduğunu kanıtlamaya çalışanlara benziyorlar. Birey olarak devlet babanın bekasıyla değil, kendileriyle ilgileniyorlar. En büyük ortak paydaları da çağımızın bireyselliğinden doğan farklılıkları. Müslüman anti-kapitalistle LGBT’yi, ulusalcıyla sosyalisti, apolitikle fanatiği bir araya toplayan payda bu. Bu yüzden siyasetin nobran diline karşı onlarınki alabildiğine alaycı. İktidarın da muhalefetin de bocaladığı alan bu…
(Radikal,07.06.2013)